21 Mayıs 2011 Cumartesi

KIRŞEHİR SPOR

Takimimiz 1984 yilinda Gölhisarspor adiyla kuruldu. Daha sonra Petlas bünyesine giren kulübümüzün adi Gölhisar Petlasspor oldu.

1997 yilinda Petlas'in Kombassan Holding'e satilmasiyla kulüp Kirsehir Petlasspor adini aldi.

Kirsehir'i temsil etmek üzere Konya'da yapilan 3. Türkiye Ligi terfi müsabakalarina katildi. Turnuvada birinci olan takimimiz Profesyonel Türkiye 3. Futbol Ligine yükseldi.

1999 2000 sezonunda ilk yili olmasina ragmen ligi 5. Sirada tamamladi.

2000/2001 futbol sezonunda ilk devrenin sonunda takim, Kirsehir'e devredildi. Takimimiz sezonu 7. Sirada tamamladi.

Yeni yapilanma içerisine giren takimimiz haziran ayinda yapilan olaganüstü genel kurul toplantisinda takimin ismi "Yeni KIRSEHIRSPOR" renkleri de klasik Kirsehirspor renkleri olan "Yesil Beyaz" olarak degistirildi.

Yeni Kirsehirspor'un yönetimine Kirsehir Belediye Baskan Yardimcisi Kürsat Kodaz baskanliginda bir ekip getirildi. Bu ekibin olusturdugu takim 2001/2002 futbol sezonunda 3. futbol ligi 3. grubunda mücadele etti. Lige 2. lige çikma parolasi ile baslayan takim, sezonu orta siralarda tamamlayabildi.

Daha sonra yesil beyazli ekibimiz 2002/2003 sezonunda Türkiye 3. Futbol Ligi 2. Grubunda mücadele etti. Takimimiz bu grupta bir çok güçlü ekibi saf disi birakarak sezonu sampiyon olarak tamamladi ve 2. Lig B. Kategorisine yükseldi.

2003/2004 futbol sezonunda 2. Lig B. Kategorisi B Grubunda mücadele eden Kirsehirspor, sezonun büyük bir bölümünde sampiyonlugun en güçlü adayi olarak kendini gösterdi. Buna karsin sezonun sonlarina dogru takimin en önemli destekçisi konumundaki belediye yönetiminin yerel seçimlerin ardindan degismesiyle birlikte resmi olmasa da Kirsehirspor yönetimi de degisti. Bu degisiklik takimin basarisini engelledi ve Kirsehirspor ligi zirve yarisinin uzaginda tamamladi.

2004/2005 futbol sezonuna yine sampiyonluk parolasiyla giren Kirsehirspor yönetimi Belediye Meclisi Üyesi Berat Biçakçi baskanliginda olusturuldu. Yönetimin tecrübesizligi ile Kirsehirspor bu sezonu büyük bir borç batagina itilerek orta siralarda tamamladi.

2005/2006 futbol sezonu için olusturulan Ekrem Öztürk baskanligindaki yönetim, ancak bir ay kadar yönetimde kaldi. Destek alamadiklarini ve önceki yönetimin biraktigi yüklü miktardaki borcu neden olarak gösteren Ekrem Öztürk ve bir kaç arkadasi yönetim kurulundan istifa etti. Bu istifanin ardindan Belediye Baskani'nin istegi üzerine kulüp baskanligina Recep Sanal atandi.

Yeni olusturulan yönetim bir önceki yönetimin hatalarini tekrarlamaya basladi. Tecrübeden yoksun bir sekilde bilinçsizce yapilan transferler ve teknik direktör seçimindeki hatalar Kirsehirspor'u sikintilara soktu. Yapilan uyari ve elestirileri dikkate almayan Kirsehirspor yönetimi belediye baskanina yakin bir kaç kisinin kuklasi gibi hareket etti. Sonuçta Kirsehirspor bu sezonu Aksaray'da oynanan olayli maçta rakibiyle 1-1 berabere kalarak son anda ligde kalarak tamamladi.

20 Mayıs 2011 Cuma

KIRŞEHİR TÜRKÜSÜ

KIRŞEHİR TÜRKÜSÜ
Biter Kırşehir'in gülleri biter efendim
Şakıyıp dalında bülbüller öter

Gülüm amman amman amman
Sebep amman amman amman
Birtanem aman
Aynam düştü yerlere
Karıştı gazellere
Tabiatım kurusun
Bakarım güzellere

Güzelleri çoktur hep yeni yeter efendim
Kaşının üstünde keman görünür
Gülüm aman aman

Gülüm amman amman amman
Sebep amman amman amman
Birtanem aman
Aynam düştü yerlere
Karıştı gazellere
Tabiatım kurusun
Bakarım güzellere

Gün be gün eylerim ah ile zarı efendim
Elimden aldırdım gül yüzlü yari

Gülüm amman amman amman
Sebep amman amman amman
Birtanem aman
Aynam düştü yerlere
Karıştı gazellere
Tabiatım kurusun
Bakarım güzellere

Arzum sende kaldı koca Kırşehir efendim
Kervansarayların duman görünür

Gülüm amman amman amman
Sebep amman amman amman
Birtanem aman
Aynam düştü yerlere
Karıştı gazellere
Tabiatım kurusun
Bakarım güzellere


NEŞET ERTAŞ'IN HAYATI

TÜRKÜ BABANIN HAYAT DESTANI ŞİİRİ

Bin dokuzyüz otuzsekiz cihana
Kırtıllar köyünde geldin dediler
Babama Muharrem, anama Döne
Dediysen Ata’yı bildin dediler

Dizinde sızıydı anamın derdi
Tokacı saz yaptı elime verdi
Yeni bitirmiştim üç ile dördü
Baban gibi sazcı oldun dediler

O zaman babamdan öğrendim sazı
Engin gönül ile Hakk’a niyazı
O yaşımda yaktı bir ahu gözü
Mecnun gibi çölde kaldın dediler

Zalım kader devranını dönderdi
Tuttu bizi İbikli’ye gönderdi
Babam saz çalarken bana zil verdi
Oynadım meydanda köçek dediler

Anam Döne İbikli’de ölünce
Tam beş tane öksüz yetim kalınca
Beşimiz de Perişan olunca
Babamgile burdan göçek dediler

Yürüdü göçümüz Tefleğe doğru
Bu hali görenin yanıyor bağrı
Üç aylık çoçuğun çekilmez kahrı
Bunlara bir ana bulun dediler

Yozgat’ın Kırıksoku Köyü’ne vardık
Bize ana yok mu diyerek sorduk
Adı Arzu dediler bir ana bulduk
İşte bu anadır buldun dediler

En küçük kardaşı kayıp eyledik
Onun için gizli gizli ağladık
Üstelik babamı asker eyledik
Yine öksüz yetim kaldın dediler

Zalım kader tebdilimi şaşırttı
Heybe verdi dalımıza devşirtti
Yardım etti Yerköy’üne göçürttü
Biraz da burada kalın dediler

Yerköy’den Kırıkkale’ye geldik
Babam saz çalarken biz çümbüş aldık
Kırşehir’e varınca kemanı çaldık
Aferin arkadaş çaldın dediler


Yarin aşkı ile arttı hep derdim
Babamı bir yere dünür gönderdim
Başlık çok istemişler haberin aldım
İstemiyor yarin seni dediler

Kırşehir’de yedi sene kalınca
Düğün düzgün hepsi bize gelince
Burada herkese yer daralınca
Ankara’ya gider yolun dediler

Ankara’da (sünnetçi) Veysel Usta’yı buldum
Epeyce eğleştim, evinde kaldım
Yüz lirayı verip bir yatak aldım
Etti isen böyle buldun dediler

Bir ev kiraladım münasip yerde
Kaldı kavim kardaş hep Kırşehir’de
Bu aşk hançerini vurdu derinde
Çaresini bulamazsan ölün dediler

Yarin aşkı ile döndüm şaşkına
Arada içerdim yarin aşkına
Canan acımaz mı garip dostunaBuna da içeriye alın dediler

YAŞAYAN EFSANE-NEŞET ERTAŞ-

                            










BİTER BİTER KIRŞEHRİN GÜLLERİ

KIRŞEHİR TÜRKÜLERİ

Türkünün Adı: O Şirin Sözlerine
Türkünün Yöresi:
Kırşehir
Türkünün Kaynağı & Mahlası:
Neşet Ertaş


O Şirin Sözlerine
Hayranım Gözlerine
Bakma El Sözlerine
Gel Yanıma Gel Gel

Aman Eller Görmesin
Sakın Eller Duymasın
Gel Yamma Gel Gel
Tomurcuk Nağmelerin
Çözüver Düğmelerin
Göreyim Siğnelerin
Gel Yanıma Gel Gel

Aman Eller Görmesin
Sakın Eller Duymasın
Gel Yanıma Gel Gel... 





KIRŞEHİR NİNNİLERİ

NİNNİLER

Huu huu
Dervişler
Hak yoluna gitmişler
Hak yolunda bir pınar
Ne soğulur ne diner
Bunu içen dervişler
Murada ermişler
Uyusunda büyüsün ninni
Mini mini yavruma ninni
Huu huu
Dervişler
Bir gelini almışlar
Kürklerine sarmışlar
Öpüyüp kokuyum derken
Devrik dingile kalmışlar
Ninni benim yavruma ninni
Küçücük yavruma ninni
Hu hu hu kuşu
Derenin tepenin baykuşu
Enginlerde yuvası
Mamalar getirir babası
Yavrum yesin büyüsün
Hem büyüsün hem yürüsün
Mini mini yavruma ninni
Küçücük yavruma ninni
Hu hu hu kuşu
Ben çıkmadım yokuşu
Yokuş bülbül yuvası
Mamalar pişirir hanım ninesi
Yavrum yesin büyüsün
Hem büyüsün hem yürüsün
Mini mini yavruma
Küçücük yavruma hu ninni

KIRŞEHİR MANİLERİ

              MANİLER
Kırşehir adın ünlüdür
Bağın bahçen güllüdür
Elden ayrıdır insanın
Tatlı dilinden bellidir


Almanya çiftlik gibi
Dumanı iplik gibi
Almanya'ya yar saldım
Kınalı keklik gibi


Yârim gitti gelmiyor
Kimse kadrim bilmiyor
Ayrıldığım günden beri
Gözüm gönlüm gülmüyor


Irmaklar su akmıyor
Yar yüzüme bakmıyor
Başka şehrin gülleri
Kırşehir gibi kokmuyor


Karşıda kara çalı
Kararıp durma çalı
Ben sana varır mıyım
Sümüklü sıracalı


Koyun keçi otlatırım
Yükseklerden atlatırım
Verselerdi benim yarimi
Düşmanları çatlatırdım


Taş dönmüyor dönmüyor
Taştan bulgur inmiyor
Evler kız ile dolu
Biri benim olmuyor


Pınara desti koydum
Damla damla olacak
Benim sevdiğim oğlan
Başöğretmen olacak


Kümbüle bak kümbüle
Hiç teveği yok bile
Askerin karısına
Kirli yazma çok bile


Koyunum arap gibi
Üzümüm şarap gibi
Güzeli olmayan evin
Halleri harap gibi


Sepet sepet üzüm var
Benim sende gözüm var
Senden başkası haramdır
Dünya ahret sözüm var


Uzun uzun kavaklar
At oynatır savaklar
Gel kız bizim eve gir
Varsın olsun duvaklar


Pek salınarak gidiyor
Kervansaray bayırı gibi
Yârim sakal koyurmuş
Dinekbağı çayırı gibi


Bağa girdim üzüme
Gel izime izime
Oğlan yanıma geldi
Gurban ettim yüzüme


Sarımsağı satarlar
Kulbu ile tartarlar
Varmam avrat üstüne
Sıra sıra yatarlar


Dağda tavuk kümesi
Başında allı fesi
Oğlanlar vezir olsa
Yine kızın kölesi


Karşı bağın üzümü
Gelin kırma sözümü
Utandım diyemiyom
Bir öpeyim yüzünü

GÜLŞEHRİ'NİN HAYATI

Gülşehri

1250 yılında doğduğu tahmin edilmektedir. O devirde Kırşehir’e Gülşehri denildiği için, Gülşehri olarak anılmıştır. Gençliğinde edebiyat ve tasavvuf öğrenmiştir. Ahi Evranı Veli ile 50 yıl beraber yaşamıştır. Ahi olduğu anlaşılmaktadır. Farsça ve Arapça öğrenmiş, ancak O, Türkçe yazmıştır.

Ahi Evran’ın ölümünden sonra Ahilik Postuna oturmuştur. 1335 yılında ölen Ahmedi Gülşehri çok ince ruhlu bir şair idi.

Her ülü kendime yar eylerem,
Her gece vasfını tekrar eylerem,
Her seher kim gül çemende açıla,
Kamudan ilkin bana karşı güle.

Ahmedi Gülşehri, Feridun Attar’ın Mantık’ut Tayr eserini Türkçeye çevirmiştir.

GÜLŞEHRİ

GÜLŞEHRİ TÜRBESİ

AŞIK PAŞA'NIN HAYATI

ÂŞIK PAŞA
Aşık Paşa, Türk dilinin gelişmesi ve yayılmasında büyük hizmetleri bulunan, bu uğurda ölümsüz eserler yazan ilk Türkçeci şairlerimizdendir.1272 yılında Kırşehir'de doğan Âşık Paşa, tanınmış mutasavvıf Baba İlyas'ın torunudur. Baba İlyas, XIII. yüzyılın başlarında, birçok Türk bilgini gibi, Orta Asya'daki Horasan Türk bölgesinden Anadolu'ya göçmüş, Kırşehir ve çevresindeki Türkmen oymaklarının şeyhi olmuş, onlarla birlikte Selçuklu Sultanı II. Keyhüsrev'e karşı yapılan Babaî ayaklanmasına katılmıştır. Oğlu Muhlis Paşa, Osman Gazi'nin güvendiği ve saydığı adamları arasındadır. Kırşehir'de yerleşen Muhlis Paşa'nın üç oğlundan en büyüğü Alâeddin Ali'dir. Bu yüzden Alâeddin Ali, baş ağa, yani en büyük kardeş olarak tanınmıştır. Baş Ağa adı zamanla Beşe, sonra da Paşa olarak söylenmiş, şiirlerinde (Âşık) mahlasım kullandığı için de, asıl adı unutularak (Aşık Paşa) adı, her tarafta ün yapmıştır.

Âşık Paşa, din ve tasavvuf bilgilerini Kırşehir'li Şeyh Süleyman'dan öğrenmişti. Osmanlı Devletinin kuruluş yıllarında babası ile birlikte Osman Gazi'nin yanında hizmet görmüştü. Sultan Orhan'ın Osmanlı Beyliğinin başına geçtiği yıllarda, Kırşehir'e gelerek baba ocağına yerleşmiştir.Âşık Paşa, Kırşehir'de, Ahilik örgütünün büyük bir saygıyla bağlandığı “Mürşid”i olmuş, çevresinde toplanan Oğuz Boylarına, dostluk ve kardeşlik ilkelerini aşılamış, onlara Türkçe seslenmiş, eserlerini katıksız öz Türkçe ile yazmıştır.Âşık Paşa, çevresinde yalnız Türkçe ile konuşup, eserlerini Türkçe yazmamış, aynı zamanda, o güne dek moda olan Arapça ve Farsça’ya karşı Türk dilinin güçlü bir savunucusu olmuştur.


Bilindiği gibi, Anadolu Selçuklu sultanları, özbeöz Türk oldukları, Türk Oğuz Boylarıyla Anadolu'da ilk Türk Devletini kurdukları halde, İslâmiyetin etkisiyle Arapça'ya, İran kültürünün etkisiyle Farsça'ya resmî dil gözüyle bakmışlar, Türkçe'yi savsaklar duruma gelmişlerdi. Buna karşı ilk tepki, Anadolu Oğuz Boylarından gelmiş, hatta, 1277 yılı Mayıs ayında, Karamanoğlu Mehmet Bey, Selçuklu başkenti Konya'yı basarak, Türk dilinin devlet dili olduğunu duyurmuş ve bu konuda bir ferman çıkarmıştır.Bu fermandan sonra, Türkçe yazan ve söyleyen şairlerin sayısı artmış, Mevlâna'nın oğlu Sultan Veled, Şeyyad Hamza, Yunus Emre gibi şairlerimiz Türkçe'ye hakkını vermişler, vermeye devam etmişlerdir.

Âşık Paşa'da Türkçeci bu şairler arasındadır, hatta bu konuda yüreği çok daha yanık, çok titizdir. Garibnâme adlı eserinde devrin aydınlarından, Türk diline gereken önemi vermemelerinden dolayı sitem dolu ifadelerle bahseder. Âşık Paşa, Türklük bilincine varmış, Türkçe şiirlerinde Türk'ün Tanrı ve yurt sevgisini, barışçı dünya görüşünü, dostluk ve kardeşliği, tasavvufî bir anlatımla dile getirmiştir.

Âşık Paşa'nın en tanınmış eseri, 12.000 beyitlik Türkçe Garibnâme’sidir. Mesnevî biçiminde yazılan bu eser, on bölüm içinde, dinî ve tasavvufî öğütler veren bir ahlâk kitabıdır. Yıllar sonra, Mevlid sahibi Süleyman Çelebi, Garibnâme'yi görecek ve bu eserden esinlenecektir.Âşık Paşa'nın âruz ve hece ölçüsüyle yazılmış şiirleri, gazelleri, ilâhileri de vardır. Âşık Paşa, 3 Kasım 1333 tarihinde, Kırşehir'de hayata gözlerini kapamış, ölümünden sonra, mezarı üzerine, işlemeli, süt beyaz mermerlerle kaplı bir türbe yaptırılmıştır. Bugün, Kırşehir'in yüksek bir yamacında bir sanat abidesi olarak gözleri ve gönülleri doyuran Âşık Paşa Türbesini ziyaret edenler, okudukları Fâtiha ile birlikte, büyük Şaire Türk dili adına şükran duygularını da dile getirmelidirler.

Türk Diline Kimse Bakmaz İdi
Türk diline kimse bakmaz idi,
Türklere hergiz gönül akmaz idi.
Türk dahi bilmez idi bu dilleri,
İnce yolu ol ulu menzilleri.

Bu Garibname eğer Gönül geldi bile,
Kim bu dil ehli dahi mana bile,

Yol içinde birbirini yermiye,
Dile bakıp manayı hor görmeye,
Ta ki mahrum kalmaya Türkler dahi,
Türk dilinden anlayanlat ol haki.


A Bülbülüm Garip Garip
A bülbülüm garip garip

Ötme beni ağlatırsın
Varıp yâdlar arasında
Yatma beni ağlatırsın

Bülbül gibi zardır işim
Akıttım çeşmimin yaşın
Hışımlanıp hilâl kaşın
Çatma beni ağlatırsın

Aşık olan neyler malı
Ağlamaktır anın kârı
Sevdiğim karşımdan bari
Gitme beni ağlatırsın

Der ki Aşık sana kuldur
Ezelden bildiğin haldir
Ya azat eyle ya öldür
Satma beni ağlatırsın
                              AŞIK PAŞA

KIRŞEHİR OZANLARI-AŞIK PAŞA-

                                                                         AŞIKPAŞA

19 Mayıs 2011 Perşembe

KIRŞEHİR'İN MEŞHUR YEMEKLERİ

ERİŞTE ÇORBASI

ARABAŞI ÇORBASI

KIRŞEHİR PİLAVI

KIRŞEHİR YEMEKLERİ


YOĞURT ÇORBASI

HÖŞMERİM

KAYISI DOLMASI

KIRŞEHİR MANTISI

KIRŞEHİR BÖREĞİ

TESTİ KEBABI

KUZU YEMEĞİ

TEYZELER GÖZLEME YAPARKEN

KIRŞEHİR'İN DOĞAL GÜZELLİKLERİ












4 Nisan 2011 Pazartesi

KIRŞEHİR’ İN TARİHÇESİ :
Kırşehir, ilk çağlardan beri Hititler, Frigler, Makedonyalılar, Helenler, İranlılar, Romalılar ve Bizanslılar yönetiminde ve çeşitli kültürlerin etkisi altında kalmıştır. Bunlardan ayrı olarak Kırşehir’e Alan, Kelt ve kumanlar gibi Türk soyundan kavimlerde gelip yerleşmişlerdir. Oğuz Türklerinin Anadolu’ya 11.yüzyılda yerleşmek ve burayı ebedi vatan yapmak amacıyla gelişleri, yine o çağlarda İslamiyet’in bu bölgede yayılmaya başlaması da Kırşehir kültürünü oluşturan faktörlerdi. Kırşehir ilinde yazılı tarih dönemi Hititlerle başlamış olmakla beraber, ilin bu dönemdeki adı bilinmemektedir. Hattuşaş (Boğazköy) ‘tan güneye inen yol üstünde bulunan Kırşehir, önemli bir Hitit merkeziydi. Ancak, buradaki yerleşmenin adına Boğazköy metinlerinde de rastlanmamaktadır. Kent bir dönem Aque Saravenae adıyla da anılır(1). Kırşehir, Güney ve orta Anadolu’yu birbirine bağlayan yol üstünde olması ve yakınında kaplıcalar bulunması sebebiyle Bizans döneminde de önem verilen bir kent olmuştur. Önceleri, Makissos(Macissus) diye bilinen kent, imparator Justinianopolis ismini almıştır. Eski adı Gül şehri olan Kırşehir, Orta Anadolu’nun yayla bölgesine düşer. Kızılırmak ve Delice Çayı’nın kolları arasında olup kervan yolları üzerine kurulmuş küçük bir durak yeridir. Ankara’nın 185 km güneyindedir(2). Selçuklular ve Osmanlılar zamanından beri Anadolu’nun önemli şehirlerinden birisi olmuştur. Selçukluların son zamanlarında Gül şehri bir kültür merkezi olmuştur. Bunun en büyük nedeni ise I. Alaaddin Keykubat’ın Kırşehir de Cacabey Medresesini kurması olmuştur. Bu ilim merkezinde yetişen ünlü bilim adamları ise Aşık Paşa, Süleyman Türkmani, Ahmet Gülşehri, Ahi Evran Veli, Cacabey, Hacı Bektaş Veli ve Aşıkpaşazadedir(3). Kırşehir’e Gül Şehri denmesinin sebebi ise 13. ve 14. yüzyıllarda Anadolu dil, edebiyat ve kültür sahasının önemli isimlerinden Ahmed-i Gülşehri ve Mesud-i Gülşehri’nin bu şehirde yetişmiş olmasıdır. Gül Şehri şuanda Nevşehir’e bağlı olarak durmaktadır. Adım adım tarih kokan Kırşehir’de, Cacabey Medresesinden başka Kesik Köprü Kervansarayı, Çarşı Camisi, Ahi Evran Camisi, Aşık Paşa Türbesi, Kalender Baba Kümbeti, Melik Gazi Kümbeti ve Fatma Hatun Kümbeti yer almaktadır.

Cacabey Camii


Aşık Paşa Türbesi


Kesik Köprü Kervansarayı


Ahi Evran Camii


Yunus Emre Türbesi